DEVAM: 2- NAMAZ İÇİN
TAHARETİN VACİP OLDUĞU BABI
2 - (225) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق بن
همام. حدثنا
معمر بن راشد،
عن همام بن
منبه، أخي وهب
بن منبه؛ قال: هذا
ما حدثنا أبو
هريرة عن محمد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فذكر
أحاديث منها:
وقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "لا
تقبل صلاة
أحدكم، إذا
أحدث، حتى
يتوضأ".
[:-536-:] Bize Muhammed b. Rafi' tahdis etti. Bize Abdurrezzak b.
Hemmam tahdis etti, bize Ma'mer b. Raşid, Vehb b. Münebbih'in kardeşi, Hemmam
b. Münebbih'ten tahdis edip dedi ki: Bu bize Ebu
Hureyre'nin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muhammed'den tahdis
ettikleridir deyip, zikrettiği çeşitli hadisler arasında bu da vardı:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Sizden birinizin
abdestini bozan bir hali olursa abdest almadıkça namazı kabul edilmez. "
Diğer tahric: Buhari,
135; Ebu Davud, 60; Tirmizi, 76; Tuhfetu'l-Eşraf, 14694
534 - 536
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi 'Buhârî «Kitabu'l Hiyel» da tahriç etmiştir.
Buhârî sarihi Kirmani onun şerhinde şunları söylemiştir: «Bu hadisin bu bahisle
alakası nedir dersen ben de derim ki: ulemâ; Buhârî 'nin bundan maksadı Hanefîlere
reddiyede bulunmak olduğunu söylerler. Çünkü Hanefî 'ler namazın son celsesinde
abdesti bozulanın namazı sahih olduğuna kaildirler. Ve: Namazdan çıkmak namaz
cinsinden olmayan her fiille caizdir diyerek hile yaparlar ve abdestsiz
namazdan çıkmayı caiz görürler. Buhârî 'nin red cevabı şöyledir. Son oturuşta
abdesti bozulan bir kimse namaz içinde iken abdestsiz kalmıştır. Binaenaleyh o
namazdan çıkmak namazın rükünlerinden biridir. Bir hadiste: «Namazdan çıkmak
selâm vermekle olur.» buyurulmuştur.
Buhârî
bunu birde Hanefiyenin namazda abdesti bozulan kimsenin abdest alarak aynı
namazı tamamlamasını caiz görmelerine ve keza ibadet değildir bahanesiyle
niyetsiz alınan abdestle namaz kılmayı sahih kabul etmelerine karşı tahriç
etmiştir.» İbni Battal ile başkaları da buna benzer sözler söylemişlerdir.
Fakat Buhârî sarihi Aynî kendilerine şu cevabı vermiştir: «Bu hadisle bahsin
mevzu'u arasında hiç bir mutabakat yoktur. Çünkü hadis hiç bir hileye delâlet
etmemektedir. Kirmani'nin Hanefiler hile yapıyor sözü kat'iyyen makbul olmayan
merdüd bir sözdür. Çünkü Hanefiler son oturuşta abdesti bozulan bir kimsenin
namazına hile bularak sahihtir dememişlerdir. Hilenin bu işte asla dahl-u
tesiri yoktur. Bilâkis onlar bu hükmü îbni Mes'ud (R.A.anh)'ın Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiği şu hadisten almışlardır: «Bunu dedin mi
yahut bunu yaptın mı namazın tamam oldu demektir.»
Aynı
hadisi Ebu Davut «Süneninde ve İmam Ahmed b. Hanbel'in «Müsnedinde İbni Hibban
«Sahih» inde rivayet etmişlerdir. Bu hadîs namazdan çıkarken selâm vermenin
farziyetine münafidir. Çünkü Ebu Davud'un rivayetinde Resulullâh (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem): «Bunu dedin mi yahut bunu eda ettin mi namazını edâ ettin
sayılır. Kalkmak istersen kalk, oturmak istersen otur.» buyurarak namaz kılanı
muhayyer bırakmıştır. Aynı hadis: «Selâm vermek farzdır.» diyen İmâm Şafiî'nin
aleyhine delildir. Bu zevatı bu esassız sözü söylemeye sevkeden şey bâtıl
taassuplarıdır. Buhârî'nin reddiyesini izah sadedinde Kirmânî'nin: «Çünkü o
kimsenin namazı içinde abdestî bozulmuştur; Binaenaleyh o namaz sahih olmaz»
sözü doğru değildir. Çünkü namazının sonunda abdesti bozulan kimsenin namazı
tamam olmuştur.
Hanefîlere
reddiye hususunda istidlal ettikleri hadiste: Namazın tahrimesi (yani) giriş
tekbirle namazdan çıkışta selâm vermekle olur.» denilmişsede bu istidlal de
doğru değildir. Çünkü hadis haber-i vahidtir. Selâmın farz olduğuna delâlet
edemez. Tahrimenin farziyeti dahi bu hadisle değil Teâlâ hazretlerinin:
«Rabbine de tekbir al.» [ Müddesir 3 ] âyet-i kerimesi ile sabit olmuştur.
Âyetteki tekbirden murad namaz için tekbir almaktır. Çünkü namaz dışında
tekbir almak bütün müfessirlerin ittifakı ile farz değildir. İftitah
tekbirinden maada tekbirin farz olduğu hiç bir yer yoktur.
Kirmânî
'nin «Abdest ibâdet değildir bahanesiyle...», sözü dahi sakıt bir sözdür, çünkü
Hanefiler mutlak surette abdest ibâdet değildir. Dememiş;.yalnız abdestin
müstakil bir ibâdet değil namaza vesile olduğunu söylemişlerdir.»
Aynî;
bundan sonra Hanefilere itirazda bulunan İbni Battal ve başkalarının sözlerini
de birer birer çürütmüştür.
Bu
hadiste Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in toprağı zikretmeyip yalnız
abdestten bahsetmesi abdest esas olduğundandır. Çünkü namaz kılanlar
ekseriyetle abdest alırlar. Toprakla teyemmüme nadiren ihtiyaç messeder. Yoksa
hadisin hükmünde teyemmüm de dahildir. Yani: «Abdesti bozulduğu vakit abdest
almadıkça...» ifadesinden murad, «abdest almadıkça yahut icabında teyemmüm
etmedikçe» demektir.
Übbî'nin
beyanına göre; hades insanın mutad yerlerinden çıkan pisliğe denildiği gibi
pisliğin çıkmasına ve âza ile kaim sayılan mukadder hükmî vasfa, keza bu üç
şey'in üzerine terettüp eden ibâdetten men etmek mânalarına gelir. Bu hadiste
abdestin hadesi giderdiğine işaret olunduğuna göre maksat ne çıkan pislik ne de
o pisliğin çıkmasıdır. Çünkü vâki olan bir şey kaldırılmaz. Binaenaleyh
hadisten maksad hadesi men etmek ve vasf-i hükmidir. Yani ibedete mani olan
şey'in izalesidir.